26 Nisan 2016 Salı

GEZİ YAZILARI 2- FRANSA PARİS

Herkese yeniden merhaba:) Sırada ki gezi yazımızın konusu bir çok kişinin merak ettiği bir çok aşk filmlerinin simgesi haline gelen güzel ülkenin güzel şehri Paris.




Yurt dışında eğitim için bulunduğum süre boyunca aklımın bir köşesinde hep Fransa'nın başkenti ve romantizm kokan şehirlerinden biri olan Paris'e gitmek vardı. İlk bulduğum fırsatta da Fransa'ya gitmek için uçak biletimi aldım. Sırt çantamı koluma takıp hava alanına doğru yola koyuldum. Gitmeden önce aklımda bin bir türlü güzel düşünceler vardı. Bir çok insanın hayranlıkla bahsettiği ve filmlerde gördüğüm büyülü şehre gitmeme az kalmıştı.

Uçaktan iner inmez otelime ulaşmak için metroya doğru yola koyuldum. Paris inanılmaz bir metro ağına sahip. Anlaşılması çok kolay ve istediğiniz her yere hem hesaplı hem de hızlı bir şekilde ulaşabiliyorsunuz. Metroda otelime doğru yol alırken birden metro durdu ve adamın biri içeri gelip kendi dilinde bir şeyler söyleyip gitti tabi ki de ben hiç bir şey anlayamadım ne olduğunu bilmeksizin etrafa bakınmaya başladım neyse ki yabancı olduğumu anlayan biri bana açıklama yaptı. Kötü şans o anda beni buldu ve bir vatandaş kendini raylara atmış bu yüzden de tüm seferler durdurulmuş. Bunu öğrenince metrodan ayrılıp kendime bir taksi buldum ve kalacağım Eiffel Tower'a (Eyfel Kulesi) 5 dakika yürüme mesafesinde ki otelime gittim. O gece otelime geç saatde ulaştım ilk işim dışarı çıkıp bir şeyler yemek ve Eiffel Tower'a koşmak oldu. İhtişamlı kocaman paslı bir demir yığınıyla karşı karşıya kaldım. Evet etkileyiciydi ama bu etki koskoca Fransa'nın reklam yüzü olmasından mı yoksa bir simge haline gelmesinden mi yoksa başka bir şeyden mi bilemedim :)








 Ertesi günlerde ise Paris'in ünlü turistik yerlerini tek tek gezmeye başladım. Paris’in simgesi Eyfel Kulesi, Monalisa, III. Napoleon'un odası, Venus ve Milo heykeli, Young Women portresi, The Winged Vigtory of Samothrace heykeli ve daha bir çok ünlü yapıtı içinde barındıran gezmekle bitmeyen devasa müze Louvre Müzesi, ünlü Notre Dame Katedrali, ihtişamlı III. Alexandre Köprüsü, yürüyüş için güzel bir tercih olan River Seine nehri, magnet ve anahtarlık gibi turisttik eşyalara simgesi olan ve Almanya Berlin'de de benzeri olan  Zafer takı, Prenses Diana'nın öldüğü yer olan Alma-Marceau Anıtı, Paris'i kuş bakışı görmek için birebir bir mekana sahip Sacred Heart Basilica of Montmartre ve ünlü markaları ile başınızı döndüren dünyaca ünlü caddesi  Champs-Elyses gibi bir çok yeri zamanla gezme fırsatı buldum.






Paris'e gidecek olanlar ya da gitmek isteyenler için ufak tavsiyelere gelecek olursam. Hediyelik eşyaların satıldığı Sacred Heart Basilica of Montmartre giderken bizim İstanbulda ki  Mahmutpaşa'yı andıran mağazalardan daha ucuza alabilirsiniz. Sizi Galatasaray , Hasan Şaş yada İstanbul vs. My friend my friend (arkadaşım arkadaşım) diye kandırıp dilenmeye çalışan genelde siyahi arkadaşlardan uzak durun :). Ulaşım için metroyu kullanın hem ucuz hem hızlı hem de istediğiniz her yere kolaylıkla gidebilirsiniz. Paris'e gitmişken ünlü Fransız kahvaltısı (Kuruvasan , Çeşitli reçeller, beyaz çikolata ve  kahve) yemeği unutmayın. Fransızların , Fransızca haricinde bilseler dahi başka bir dil konuşmadıkları yada kaba olduklarına dahi önyargılarınızı yok edip gidin çünkü aksine çok güzel İngilizce konuşan, yardımsever ve sempatik insanlar, yardım istemeniz gerektiğinde yada adres sormanız gerektiğinde çekinmeyin.









Size verebileceğim en güzel ve son tavsiye ise sizin için değerli olan ve onlayken mutlu olabileceğiniz ileride de size güzel bir anı bırakabilecek birini bulup birlikte bu muhteşem seyahate çıkın çünkü onlayken bu güzel seyahat diğer herşey gibi daha da anlamlanacaktır...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About the Author

Author Info

BİZE ULAŞIN

elegancebydbe@gmail.com

Instagram

Facebook

Popular Posts

featured Slider

Pages

Like us

İzleyiciler

Popular Posts